Neden Microblading yerine Kıl Tekniği’ni kullanıyorum?

Microblading, cilt yüzeyine küçük kesikler atılarak yapılır ve bu kesiklere pigment yerleştirilir. Bu yöntem her cilt tipi için uygun değildir. Cilde yerleştirilen pigmentler hızla dağılır, iz kalma riski artar ve zamanla kaşlar oksitlenerek mavi ve yeşil bir görünüme kavuşur. Bu da yapay bir görünüme neden olur. Oldukça hasarlı bir işlemdir ve kaşlarınızın eski ve doğal haline dönmesi çok zordur.

Kıl Tekniğinde ise,

kişinin kendi kaş yapısı birebir taklit edilir. Kaşın doğal yönleri, kıl yoğunluğu ve kılların geliş açısı dikkate alınarak uygulama yapılır. Bu teknikle hem kalın kaş yapılarıyla rahatça çalışılabilir hem de farklı bölgelerde ince veya kalın vuruşlar yapılarak daha gerçekçi bir görünüm elde edilir.

Uygulama özel bir cihazla, cildin yalnızca epidermis tabakasına pigment yerleştirilecek şekilde gerçekleştirilir. Bu sayede cilt daha az zarar görür, işlem çok daha kontrollü ilerler ve iyileşme süreci son derece konforlu olur. Ayrıca uygulama sırasında kullanılan boya, işlemin doğru derinlikte olup olmadığını anında gösterdiği için hata riski minimumdur.

Kıl tekniğinde, işlem sonrasında su değdirme, vazelin kullanma gibi katı kurallar bulunmaz. Danışan isterse işlem sonrası aynı gün suya ya da havuza dahi girebilir. Cilt hassasiyetine göre bakım önerilebilir ama bu tamamen kişiselleştirilmiş bir yaklaşımla yapılır.

Ayrıca bu teknikte rötuş, microblading’de olduğu gibi mutlaka 1 ay içinde yapılmak zorunda değildir. Gerektiğinde ve cildin ihtiyacına göre 1 yıl içerisinde de rötuş yapılabilir.

Kısacası, kıl tekniği; doğallığı, kişiye özel tasarımı ve cilt sağlığına duyarlı yapısıyla microblading’in çok daha gelişmiş ve esnek bir alternatifidir.